Selin
New member
“Yaşlı Kokoş” Söylemi: Nezaket Maskesi Altındaki Toplumsal Cinsiyet, Sınıf ve Yaş Ayrımcılığı
Bir kafede otururken, yan masadan birinin “Ay, şu yaşlı kokoşa bak!” dediğini duymak çoğumuz için sıradan bir olay gibi gelebilir. Ancak bu ifadeyi biraz deşince, içinden toplumsal cinsiyet kalıpları, sınıf hiyerarşileri ve yaşa dayalı önyargılar dökülür. “Yaşlı kokoş” sadece iki kelimelik bir tanım değil; kadınların yaşlandıkça toplumda görünmezleştiği, ama aynı anda görünür olduklarında cezalandırıldığı bir kültürel yapının dışavurumudur.
“Kokoş”un Kültürel Kodları: Kadınlık Performansı ve Toplumsal Sınırlar
“Kokoş” kelimesi Türkçede genellikle aşırı süslü, bakımına düşkün, giyimine özen gösteren kadınlar için kullanılır. İlk bakışta masum gibi dursa da, bu kelime aslında kadınların kendi bedenleri ve görünüşleri üzerindeki kontrolüne karşı bir toplumsal denetim biçimidir. Kadınlar gençken “bakımlı olmak” teşvik edilirken, yaş aldıklarında aynı davranış “yapaylık”, “komiklik” veya “kokoşluk” olarak küçümsenir. Bu, kadınlığın belli bir yaş aralığında “makbul” sayıldığını, o sınır geçildiğinde ise toplum tarafından “disipline edildiğini” gösterir.
Bu durum, feminist sosyolog Simone de Beauvoir’ın İkinci Cins’te bahsettiği “kadın olmanın toplumsal inşası”yla doğrudan ilişkilidir. Kadın bedeni, toplumsal normlar tarafından hem arzulanır hem de denetlenir. Yaşlı bir kadının görünümüne yatırım yapması, “doğal sürecine karşı gelmek” olarak yorumlanır; oysa benzer davranış bir erkek için “kendine bakan”, “karizmatik” olarak değerlendirilebilir.
Yaş ve Cinsiyetin Kesişimi: Görünmezlikten Alaya
Yaşlı kadınlara yönelik “kokoş” söylemi, yaş ayrımcılığı (ageism) ile cinsiyetçiliğin (sexism) kesişim noktasında yer alır. Kadınlar, yaşlandıkça “anneanne”, “teyze” gibi nötr rollere indirgenir; bireysel arzuları, estetik tercihleri ya da cinselliği toplum tarafından yok sayılır. Ancak bu kadınlar, bu kalıplara uymadıklarında, yani kendi arzularını veya tarzlarını yaşla sınırlandırmadıklarında alaya alınır.
Bu durum sadece bireysel değil, yapısal bir sorundur. Güzellik endüstrisi, medya ve moda sektörü kadınların gençliğini “başarı” olarak kodlarken, yaşlanmayı bir “kayıp” olarak pazarlamaktadır. UN Women’ın 2022 raporuna göre, medyada 50 yaş üstü kadınların yalnızca %8’i olumlu temsil edilmektedir. Bu da kadınların yaşlanmaya dair olumsuz imajları içselleştirmesine yol açar.
Sınıfsal Farklar: Kimin “Kokoşluğu” Eleştiriliyor?
“Kokoş” nitelemesi her kadına aynı şekilde yöneltilmez. Burada sınıf dinamikleri devreye girer. Orta ve üst sınıftan bir kadının estetik operasyon yaptırması “kendine bakmak” olarak görülürken, alt sınıftan bir kadının benzer tercihi “yapay” ya da “görgüsüz” olarak etiketlenir. Bu, estetik tercihler üzerindeki sınıfsal yargıların bir uzantısıdır.
Sosyolog Pierre Bourdieu’nün Distinction (Ayrım) adlı eserinde belirttiği gibi, “zevk” dediğimiz şey aslında sınıfsal bir göstergedir. “Yaşlı kokoş” tabiri de bu bağlamda sadece kadınların yaşına değil, toplumsal konumuna dair bir aşağılamadır. Kadın ne kadar “makbul” sınıfın kodlarına uzaksa, o kadar “kokoş” olma riski taşır.
Irk, Etnisite ve Güzellik Normları
Türkiye’de bu ifade genellikle beyaz, şehirli, heteronormatif güzellik ölçütlerine göre şekillenir. Koyu tenli, kıvırcık saçlı ya da kırsal kökenli kadınlar zaten bu normların dışında konumlandırıldığı için “kokoş”lukla alay edilme olasılıkları daha yüksektir. Bu, ırksal ve etnik kimliğin, cinsiyet normlarıyla nasıl iç içe geçtiğini gösterir.
Örneğin, Kürt ya da Roman kadınların giyim tarzları, “fazla renkli” veya “aşırı dikkat çekici” bulunduğunda, bu sadece estetik bir eleştiri değildir; aynı zamanda kültürel bir hiyerarşinin yansımasıdır. Burada “kokoşluk”, kültürel farklılıkların aşağılanmasında bir araç haline gelir.
Erkeklerin Rolü: Mizah mı, Sorumluluk mu?
Erkeklerin bu tür söylemlere tepkisi genellikle iki uçta görülür: kimileri bu ifadeleri “şaka” olarak normalleştirirken, kimileri ise yaş ve cinsiyet temelli ayrımcılığı fark edip sorgular. Gerçek çözüm, erkeklerin bu dilin mizah olmadığını, bir baskı biçimi olduğunu fark etmeleriyle başlar.
Toplumsal değişim, yalnızca kadınların direnciyle değil, erkeklerin duyarlılığıyla da gerçekleşir. Erkekler, kendi çevrelerinde bu tür ifadeleri kullanmaktan kaçınarak, dilin dönüştürücü gücüne katkıda bulunabilirler. Zira dil, sadece düşünceleri yansıtmaz; onları şekillendirir.
Deneyimlerden Öğrenmek: Yaşlı Kadınların Sesine Kulak Vermek
Birçok yaşlı kadın, dış görünüşüyle uğraşmanın sadece “genç görünmek” için değil, kendini iyi hissetmekle ilgili olduğunu söyler. Bu noktada empati kurmak önemlidir. Kadınlar, yaşamları boyunca bedenleri üzerinden değerlendirildikleri için, bu ilişkiden bağımsız bir özsaygı geliştirmek çoğu zaman zordur.
Yine de yaş almış kadınların bir kısmı, bu baskılara direnmenin yollarını bulur: kendi tarzını özgürce seçmek, yaşını saklamamak, estetik operasyonları toplumsal beklentilere değil kişisel kararlara dayandırmak… Bu küçük direnişler, görünmez bir devrimdir.
Tartışmaya Açık Sorular
– “Yaşlı kokoş” gibi ifadeleri normalleştiren mizah kültürü, hangi toplumsal yapıları sürdürmemize hizmet ediyor?
– Kadınların yaşlanmaya dair özgürlük alanını genişletmek için bireysel düzeyde neler yapabiliriz?
– Erkekler, bu konuda sorumluluk almak istediklerinde hangi adımlarla başlayabilir?
– Sosyal medya, yaşlı kadınların görünürlüğünü artırarak mı yoksa yeni bir denetim alanı yaratarak mı etkide bulunuyor?
Sonuç: “Yaşlı Kokoş” Değil, Dirençli Kadınlar
“Yaşlı kokoş” söylemi, yaşlı kadınların toplumdaki yerini küçümseyen bir ifade olmaktan öte; kadın bedeninin, yaşının ve görünürlüğünün politik bir mesele olduğuna işaret eder. Bu kelimeyi yeniden düşünmek, sadece kadınlara değil, hepimize daha adil bir dil ve toplum kurma fırsatı sunar.
Kaynaklar:
– Simone de Beauvoir, İkinci Cins
– Pierre Bourdieu, Distinction
– UN Women, “Media Representation of Older Women” (2022)
– Kişisel gözlem ve forum tartışmalarından derlenen deneyimsel yorumlar.
Bir kafede otururken, yan masadan birinin “Ay, şu yaşlı kokoşa bak!” dediğini duymak çoğumuz için sıradan bir olay gibi gelebilir. Ancak bu ifadeyi biraz deşince, içinden toplumsal cinsiyet kalıpları, sınıf hiyerarşileri ve yaşa dayalı önyargılar dökülür. “Yaşlı kokoş” sadece iki kelimelik bir tanım değil; kadınların yaşlandıkça toplumda görünmezleştiği, ama aynı anda görünür olduklarında cezalandırıldığı bir kültürel yapının dışavurumudur.
“Kokoş”un Kültürel Kodları: Kadınlık Performansı ve Toplumsal Sınırlar
“Kokoş” kelimesi Türkçede genellikle aşırı süslü, bakımına düşkün, giyimine özen gösteren kadınlar için kullanılır. İlk bakışta masum gibi dursa da, bu kelime aslında kadınların kendi bedenleri ve görünüşleri üzerindeki kontrolüne karşı bir toplumsal denetim biçimidir. Kadınlar gençken “bakımlı olmak” teşvik edilirken, yaş aldıklarında aynı davranış “yapaylık”, “komiklik” veya “kokoşluk” olarak küçümsenir. Bu, kadınlığın belli bir yaş aralığında “makbul” sayıldığını, o sınır geçildiğinde ise toplum tarafından “disipline edildiğini” gösterir.
Bu durum, feminist sosyolog Simone de Beauvoir’ın İkinci Cins’te bahsettiği “kadın olmanın toplumsal inşası”yla doğrudan ilişkilidir. Kadın bedeni, toplumsal normlar tarafından hem arzulanır hem de denetlenir. Yaşlı bir kadının görünümüne yatırım yapması, “doğal sürecine karşı gelmek” olarak yorumlanır; oysa benzer davranış bir erkek için “kendine bakan”, “karizmatik” olarak değerlendirilebilir.
Yaş ve Cinsiyetin Kesişimi: Görünmezlikten Alaya
Yaşlı kadınlara yönelik “kokoş” söylemi, yaş ayrımcılığı (ageism) ile cinsiyetçiliğin (sexism) kesişim noktasında yer alır. Kadınlar, yaşlandıkça “anneanne”, “teyze” gibi nötr rollere indirgenir; bireysel arzuları, estetik tercihleri ya da cinselliği toplum tarafından yok sayılır. Ancak bu kadınlar, bu kalıplara uymadıklarında, yani kendi arzularını veya tarzlarını yaşla sınırlandırmadıklarında alaya alınır.
Bu durum sadece bireysel değil, yapısal bir sorundur. Güzellik endüstrisi, medya ve moda sektörü kadınların gençliğini “başarı” olarak kodlarken, yaşlanmayı bir “kayıp” olarak pazarlamaktadır. UN Women’ın 2022 raporuna göre, medyada 50 yaş üstü kadınların yalnızca %8’i olumlu temsil edilmektedir. Bu da kadınların yaşlanmaya dair olumsuz imajları içselleştirmesine yol açar.
Sınıfsal Farklar: Kimin “Kokoşluğu” Eleştiriliyor?
“Kokoş” nitelemesi her kadına aynı şekilde yöneltilmez. Burada sınıf dinamikleri devreye girer. Orta ve üst sınıftan bir kadının estetik operasyon yaptırması “kendine bakmak” olarak görülürken, alt sınıftan bir kadının benzer tercihi “yapay” ya da “görgüsüz” olarak etiketlenir. Bu, estetik tercihler üzerindeki sınıfsal yargıların bir uzantısıdır.
Sosyolog Pierre Bourdieu’nün Distinction (Ayrım) adlı eserinde belirttiği gibi, “zevk” dediğimiz şey aslında sınıfsal bir göstergedir. “Yaşlı kokoş” tabiri de bu bağlamda sadece kadınların yaşına değil, toplumsal konumuna dair bir aşağılamadır. Kadın ne kadar “makbul” sınıfın kodlarına uzaksa, o kadar “kokoş” olma riski taşır.
Irk, Etnisite ve Güzellik Normları
Türkiye’de bu ifade genellikle beyaz, şehirli, heteronormatif güzellik ölçütlerine göre şekillenir. Koyu tenli, kıvırcık saçlı ya da kırsal kökenli kadınlar zaten bu normların dışında konumlandırıldığı için “kokoş”lukla alay edilme olasılıkları daha yüksektir. Bu, ırksal ve etnik kimliğin, cinsiyet normlarıyla nasıl iç içe geçtiğini gösterir.
Örneğin, Kürt ya da Roman kadınların giyim tarzları, “fazla renkli” veya “aşırı dikkat çekici” bulunduğunda, bu sadece estetik bir eleştiri değildir; aynı zamanda kültürel bir hiyerarşinin yansımasıdır. Burada “kokoşluk”, kültürel farklılıkların aşağılanmasında bir araç haline gelir.
Erkeklerin Rolü: Mizah mı, Sorumluluk mu?
Erkeklerin bu tür söylemlere tepkisi genellikle iki uçta görülür: kimileri bu ifadeleri “şaka” olarak normalleştirirken, kimileri ise yaş ve cinsiyet temelli ayrımcılığı fark edip sorgular. Gerçek çözüm, erkeklerin bu dilin mizah olmadığını, bir baskı biçimi olduğunu fark etmeleriyle başlar.
Toplumsal değişim, yalnızca kadınların direnciyle değil, erkeklerin duyarlılığıyla da gerçekleşir. Erkekler, kendi çevrelerinde bu tür ifadeleri kullanmaktan kaçınarak, dilin dönüştürücü gücüne katkıda bulunabilirler. Zira dil, sadece düşünceleri yansıtmaz; onları şekillendirir.
Deneyimlerden Öğrenmek: Yaşlı Kadınların Sesine Kulak Vermek
Birçok yaşlı kadın, dış görünüşüyle uğraşmanın sadece “genç görünmek” için değil, kendini iyi hissetmekle ilgili olduğunu söyler. Bu noktada empati kurmak önemlidir. Kadınlar, yaşamları boyunca bedenleri üzerinden değerlendirildikleri için, bu ilişkiden bağımsız bir özsaygı geliştirmek çoğu zaman zordur.
Yine de yaş almış kadınların bir kısmı, bu baskılara direnmenin yollarını bulur: kendi tarzını özgürce seçmek, yaşını saklamamak, estetik operasyonları toplumsal beklentilere değil kişisel kararlara dayandırmak… Bu küçük direnişler, görünmez bir devrimdir.
Tartışmaya Açık Sorular
– “Yaşlı kokoş” gibi ifadeleri normalleştiren mizah kültürü, hangi toplumsal yapıları sürdürmemize hizmet ediyor?
– Kadınların yaşlanmaya dair özgürlük alanını genişletmek için bireysel düzeyde neler yapabiliriz?
– Erkekler, bu konuda sorumluluk almak istediklerinde hangi adımlarla başlayabilir?
– Sosyal medya, yaşlı kadınların görünürlüğünü artırarak mı yoksa yeni bir denetim alanı yaratarak mı etkide bulunuyor?
Sonuç: “Yaşlı Kokoş” Değil, Dirençli Kadınlar
“Yaşlı kokoş” söylemi, yaşlı kadınların toplumdaki yerini küçümseyen bir ifade olmaktan öte; kadın bedeninin, yaşının ve görünürlüğünün politik bir mesele olduğuna işaret eder. Bu kelimeyi yeniden düşünmek, sadece kadınlara değil, hepimize daha adil bir dil ve toplum kurma fırsatı sunar.
Kaynaklar:
– Simone de Beauvoir, İkinci Cins
– Pierre Bourdieu, Distinction
– UN Women, “Media Representation of Older Women” (2022)
– Kişisel gözlem ve forum tartışmalarından derlenen deneyimsel yorumlar.