Berk
New member
Kur’an’a Göre Allah Kimleri Sever? – “Beğen butonunun” İlahi Versiyonu
Forumda şöyle bir başlık gördüğünüzü düşünün: “Allah kimleri sever?”
Altına biri “Temiz insanları” yazar, diğeri “Sabredenleri”, bir başkası “İyilik yapanları” der. Kimse haksız sayılmaz. Ama bir an için düşünelim — Allah’ın sevgisini kazanmak, sosyal medyada “like” almak kadar kolay mı? Yoksa kalbin algoritması biraz daha derin mi çalışıyor?
Benim bu soruya ilgim, bir gün arkadaş grubunda “Allah kimi sever?” tartışmasıyla başladı. Bir arkadaş “Allah müminleri sever,” dedi. Diğeri atladı: “Ama Kur’an’da özellikle belirtilen bazı gruplar var.” O günden beri, Kur’an’daki sevgi vurgularına baktığımda hem ciddi hem de gülümsetici bir tabloyla karşılaşıyorum. Çünkü bu konu, hem ahlakın hem mizahın ortasında bir yerde duruyor.
---
Kur’an’da Sevgi: İlahi Bir Karakter Testi
Kur’an, Allah’ın sevgisini soyut bir kavram gibi anlatmaz; somut davranışlarla ilişkilendirir. Yani, “Allah şu özellikte olanları sever” dediğinde aslında bize bir karakter rehberi sunar. Mesela:
- “Allah sabredenleri sever.” (Âl-i İmrân, 3/146)
- “Allah iyilik yapanları sever.” (Bakara, 2/195)
- “Allah adaletli davrananları sever.” (Mâide, 5/42)
- “Allah tevbe edenleri ve temizlenenleri sever.” (Bakara, 2/222)
Bu ayetlere bakınca, ilahi sevginin ne kadar “insan merkezli” olduğunu fark ediyoruz. Sabır, iyilik, adalet, tevbe... Hepsi insani çabayı anlatıyor. Yani Allah sevgisi, otomatik değil; çaba gerektiriyor. Sanki “kalp algoritması” her davranışta yeniden çalışıyor: bir sabır artı 10 puan, bir öfke eksi 5.
---
Sabır Kahramanları: Erkeklerin Stratejisi, Kadınların Direnci
Forumdaki tartışmalarda hep görürüm: Erkek üyeler sabrı genellikle “stratejik dayanıklılık” olarak tanımlar — “Bekledim, doğru anı kolladım, patlamadım.” Kadın üyelerse sabrı “duygusal direnç” olarak yaşar — “Kırıldım ama kırmadım.”
Kur’an’ın “sabredenleri sever” vurgusu, aslında her iki bakışın da doğru olduğunu gösterir. Çünkü sabır sadece beklemek değil; doğru tepkiyi seçmektir.
Hz. Yusuf’un kuyuda beklerken gösterdiği sabır stratejiktir; Hz. Meryem’in yalnızlık içindeki sabrı ise duygusal ama derin bir teslimiyettir.
Belki de Allah’ın sabredenleri sevmesinin nedeni tam da budur: Sabır, hem aklın hem kalbin ortak üretimidir.
---
İyilik Yapanlar: “Like” Beklemeden Paylaşanlar
İyilik yapmak Kur’an’da çok güçlü bir sevgi kriteridir. “Allah muhsinleri sever.”
(Muhsin = iyilikte sürekli olan kişi).
Yani tek seferlik bir yardım değil; iyiliği yaşam biçimi haline getiren insan.
Burada mizahı da kaçırmayalım: Hepimiz birilerine yardım ederken bazen farkında olmadan “like” bekliyoruz. Oysa Allah’ın sevgisi görünmeyen iyiliklere yöneliktir.
Bir kadının komşusuna sessizce yemek bırakması, bir erkeğin sabah otobüste yer vermesi, bir çocuğun sokak kedisine su koyması…
Belki kimse görmüyor ama “ilahi algoritma” kaydediyor.
Kur’an’ın sevgi ölçüsünde reklam yok, niyet var. Yani Allah PR’ı değil, samimiyeti sever.
---
Adalet Sahipleri: Dengeyi Korumak Sanatı
Kur’an, “Allah adaletli davrananları sever” derken yalnızca hâkimleri değil, hepimizi kasteder. Çünkü adalet, sadece mahkemede değil, mutfakta da vardır.
Bir çocuk “Ablama daha fazla pilav koydun!” diyorsa, orada bile adalet testtedir.
Erkekler genelde adaleti “sistemi korumak” üzerinden tanımlar — “Hak eden hakkını almalı.”
Kadınlar ise “ilişkisel adalet”e daha duyarlıdır — “Kimse kırılmadan çözülsün.”
Kur’an’ın mesajı, bu iki bakışın sentezidir: Hakkı gözet ama merhameti unutma.
Belki de bu yüzden Allah adaletlileri sever; çünkü onlar dengeyi kurabilir — güç ile vicdan arasındaki o ince çizgiyi.
---
Tevbe Edenler: Hatalarını Güncelleyenler
“Allah tevbe edenleri ve temizlenenleri sever.” (Bakara, 2/222)
Bu ayet, insanın hata yapma doğasını onurlandırır. Yani mükemmel olmayı değil, yanlışını fark edip geri dönmeyi teşvik eder.
Tevbe, ruhun “reset tuşu” gibidir.
Bugün dijital çağda telefonlarımıza güncelleme geliyor; Kur’an, tevbe ile ruhumuzu güncelliyor.
Erkekler genellikle tevbe sürecinde “çözüm üretme” odaklıdır: “Hatalıydım, bir daha yapmam.”
Kadınlar ise “duygusal temizlik” sürecini daha derinden yaşar: “Affedildim, hafifledim.”
İkisi de tevbenin iki yüzünü temsil eder: akıl ve kalp.
Kur’an’ın sevgi dili burada çok net: Allah, kusursuzları değil, hatasından öğrenenleri sever.
---
İhsan Bilinci: Görünmeyeni Görmek
Kur’an’da “Allah muhsinleri sever” vurgusu, sadece iyilik değil, ihsan kavramına işaret eder.
İhsan, “Allah’ı görüyormuş gibi davranmak” bilincidir.
Yani kimse izlemiyorken bile doğru olanı yapmaktır.
Bir anlamda “gizli kamera yok ama ben yine de karakterimden ödün vermem” hâli.
Bu bilinç, modern dünyada en çok eksik olan erdemlerden biri. Çünkü biz genellikle “görülmek için” iyiyiz. Oysa Kur’an, “görülmese de iyi olanları” seviyor.
Belki de Allah’ın sevgisi, görünmeyen kahramanların ödülüdür.
---
Forum Sorusu: İlahi Sevgiye Ne Kadar Yakınız?
Şimdi kendimize soralım:
- Sabır testinden geçerken stratejik mi davranıyoruz, yoksa pes mi ediyoruz?
- İyilik yaparken niyetimiz gerçekten saf mı?
- Adaletli olurken duygusal dengeyi koruyabiliyor muyuz?
- Hatalarımızı güncelleyip içsel temizliğe zaman ayırıyor muyuz?
Belki de bu soruların her biri, Kur’an’ın “Allah kimleri sever?” sorusuna modern bir yanıtın parçasıdır.
---
Sonuç: İlahi Sevgi, İnsan Olma Sanatı
Kur’an’a göre Allah’ın sevgisi, sadece ibadet edenlere değil; iyi insan olmaya çalışanlara yöneliktir.
Sabreden, iyilik yapan, adaletli davranan, tevbe eden ve temiz kalmaya gayret eden herkes bu sevginin halkasına dahildir.
Modern dünyada sevgi çoğu zaman “koşullu” hale geldi. Ama Kur’an bize, Allah’ın sevgisinin koşullarının insanı yüceltmek için konduğunu hatırlatıyor.
Bu yüzden belki de şöyle demek gerekir:
Allah’ın sevdiği insanlar, mükemmel değil; çabalayanlardır.
Ve belki de hepimizin kalbinde aynı dua yankılanıyor:
“Allah’ım, sevdiğin kullarından eyle bizi — hem sabırda, hem adalette, hem tebessümde.”
Forumda şöyle bir başlık gördüğünüzü düşünün: “Allah kimleri sever?”
Altına biri “Temiz insanları” yazar, diğeri “Sabredenleri”, bir başkası “İyilik yapanları” der. Kimse haksız sayılmaz. Ama bir an için düşünelim — Allah’ın sevgisini kazanmak, sosyal medyada “like” almak kadar kolay mı? Yoksa kalbin algoritması biraz daha derin mi çalışıyor?
Benim bu soruya ilgim, bir gün arkadaş grubunda “Allah kimi sever?” tartışmasıyla başladı. Bir arkadaş “Allah müminleri sever,” dedi. Diğeri atladı: “Ama Kur’an’da özellikle belirtilen bazı gruplar var.” O günden beri, Kur’an’daki sevgi vurgularına baktığımda hem ciddi hem de gülümsetici bir tabloyla karşılaşıyorum. Çünkü bu konu, hem ahlakın hem mizahın ortasında bir yerde duruyor.
---
Kur’an’da Sevgi: İlahi Bir Karakter Testi
Kur’an, Allah’ın sevgisini soyut bir kavram gibi anlatmaz; somut davranışlarla ilişkilendirir. Yani, “Allah şu özellikte olanları sever” dediğinde aslında bize bir karakter rehberi sunar. Mesela:
- “Allah sabredenleri sever.” (Âl-i İmrân, 3/146)
- “Allah iyilik yapanları sever.” (Bakara, 2/195)
- “Allah adaletli davrananları sever.” (Mâide, 5/42)
- “Allah tevbe edenleri ve temizlenenleri sever.” (Bakara, 2/222)
Bu ayetlere bakınca, ilahi sevginin ne kadar “insan merkezli” olduğunu fark ediyoruz. Sabır, iyilik, adalet, tevbe... Hepsi insani çabayı anlatıyor. Yani Allah sevgisi, otomatik değil; çaba gerektiriyor. Sanki “kalp algoritması” her davranışta yeniden çalışıyor: bir sabır artı 10 puan, bir öfke eksi 5.
---
Sabır Kahramanları: Erkeklerin Stratejisi, Kadınların Direnci
Forumdaki tartışmalarda hep görürüm: Erkek üyeler sabrı genellikle “stratejik dayanıklılık” olarak tanımlar — “Bekledim, doğru anı kolladım, patlamadım.” Kadın üyelerse sabrı “duygusal direnç” olarak yaşar — “Kırıldım ama kırmadım.”
Kur’an’ın “sabredenleri sever” vurgusu, aslında her iki bakışın da doğru olduğunu gösterir. Çünkü sabır sadece beklemek değil; doğru tepkiyi seçmektir.
Hz. Yusuf’un kuyuda beklerken gösterdiği sabır stratejiktir; Hz. Meryem’in yalnızlık içindeki sabrı ise duygusal ama derin bir teslimiyettir.
Belki de Allah’ın sabredenleri sevmesinin nedeni tam da budur: Sabır, hem aklın hem kalbin ortak üretimidir.
---
İyilik Yapanlar: “Like” Beklemeden Paylaşanlar
İyilik yapmak Kur’an’da çok güçlü bir sevgi kriteridir. “Allah muhsinleri sever.”
(Muhsin = iyilikte sürekli olan kişi).
Yani tek seferlik bir yardım değil; iyiliği yaşam biçimi haline getiren insan.
Burada mizahı da kaçırmayalım: Hepimiz birilerine yardım ederken bazen farkında olmadan “like” bekliyoruz. Oysa Allah’ın sevgisi görünmeyen iyiliklere yöneliktir.
Bir kadının komşusuna sessizce yemek bırakması, bir erkeğin sabah otobüste yer vermesi, bir çocuğun sokak kedisine su koyması…
Belki kimse görmüyor ama “ilahi algoritma” kaydediyor.
Kur’an’ın sevgi ölçüsünde reklam yok, niyet var. Yani Allah PR’ı değil, samimiyeti sever.
---
Adalet Sahipleri: Dengeyi Korumak Sanatı
Kur’an, “Allah adaletli davrananları sever” derken yalnızca hâkimleri değil, hepimizi kasteder. Çünkü adalet, sadece mahkemede değil, mutfakta da vardır.
Bir çocuk “Ablama daha fazla pilav koydun!” diyorsa, orada bile adalet testtedir.
Erkekler genelde adaleti “sistemi korumak” üzerinden tanımlar — “Hak eden hakkını almalı.”
Kadınlar ise “ilişkisel adalet”e daha duyarlıdır — “Kimse kırılmadan çözülsün.”
Kur’an’ın mesajı, bu iki bakışın sentezidir: Hakkı gözet ama merhameti unutma.
Belki de bu yüzden Allah adaletlileri sever; çünkü onlar dengeyi kurabilir — güç ile vicdan arasındaki o ince çizgiyi.
---
Tevbe Edenler: Hatalarını Güncelleyenler
“Allah tevbe edenleri ve temizlenenleri sever.” (Bakara, 2/222)
Bu ayet, insanın hata yapma doğasını onurlandırır. Yani mükemmel olmayı değil, yanlışını fark edip geri dönmeyi teşvik eder.
Tevbe, ruhun “reset tuşu” gibidir.
Bugün dijital çağda telefonlarımıza güncelleme geliyor; Kur’an, tevbe ile ruhumuzu güncelliyor.
Erkekler genellikle tevbe sürecinde “çözüm üretme” odaklıdır: “Hatalıydım, bir daha yapmam.”
Kadınlar ise “duygusal temizlik” sürecini daha derinden yaşar: “Affedildim, hafifledim.”
İkisi de tevbenin iki yüzünü temsil eder: akıl ve kalp.
Kur’an’ın sevgi dili burada çok net: Allah, kusursuzları değil, hatasından öğrenenleri sever.
---
İhsan Bilinci: Görünmeyeni Görmek
Kur’an’da “Allah muhsinleri sever” vurgusu, sadece iyilik değil, ihsan kavramına işaret eder.
İhsan, “Allah’ı görüyormuş gibi davranmak” bilincidir.
Yani kimse izlemiyorken bile doğru olanı yapmaktır.
Bir anlamda “gizli kamera yok ama ben yine de karakterimden ödün vermem” hâli.
Bu bilinç, modern dünyada en çok eksik olan erdemlerden biri. Çünkü biz genellikle “görülmek için” iyiyiz. Oysa Kur’an, “görülmese de iyi olanları” seviyor.
Belki de Allah’ın sevgisi, görünmeyen kahramanların ödülüdür.
---
Forum Sorusu: İlahi Sevgiye Ne Kadar Yakınız?
Şimdi kendimize soralım:
- Sabır testinden geçerken stratejik mi davranıyoruz, yoksa pes mi ediyoruz?
- İyilik yaparken niyetimiz gerçekten saf mı?
- Adaletli olurken duygusal dengeyi koruyabiliyor muyuz?
- Hatalarımızı güncelleyip içsel temizliğe zaman ayırıyor muyuz?
Belki de bu soruların her biri, Kur’an’ın “Allah kimleri sever?” sorusuna modern bir yanıtın parçasıdır.
---
Sonuç: İlahi Sevgi, İnsan Olma Sanatı
Kur’an’a göre Allah’ın sevgisi, sadece ibadet edenlere değil; iyi insan olmaya çalışanlara yöneliktir.
Sabreden, iyilik yapan, adaletli davranan, tevbe eden ve temiz kalmaya gayret eden herkes bu sevginin halkasına dahildir.
Modern dünyada sevgi çoğu zaman “koşullu” hale geldi. Ama Kur’an bize, Allah’ın sevgisinin koşullarının insanı yüceltmek için konduğunu hatırlatıyor.
Bu yüzden belki de şöyle demek gerekir:
Allah’ın sevdiği insanlar, mükemmel değil; çabalayanlardır.
Ve belki de hepimizin kalbinde aynı dua yankılanıyor:
“Allah’ım, sevdiğin kullarından eyle bizi — hem sabırda, hem adalette, hem tebessümde.”